SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

YAĞMUR DUASI NAMAZI BAHSİ

<< 899 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

14 - (899) حدثنا عبدالله بن مسلمة بن قعنب. حدثنا سليمان (يعني ابن بلال) عن جعفر (وهو ابن محمد) عن عطاء بن أبي رباح  أنه سمع عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم تقول:

 كان رسول الله صلى الله عليه وسلم إذا كان يوم الريح والغيم، عرف ذلك في وجهه، وأقبل وأدبر. فإذا مطرت، سر به، وذهب عنه ذلك. قالت عائشة : فسألته. فقال: "إني خشيت أن يكون عذابا سلطا على أمتي". ويقول، إذا رأى المطر "رحمه".

 

{14}

Bize Abdullah b. Meslemete'bni Ka'neb rivüyet etti. (Dediki); Bize Süleyman yâni ibni Bilâl, Cafer'den —ki ibni Muhammed'dir.— O da Ata b. Ebi Rabâh'dan naklen rivayet etti. Ata', Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ln zevcesi Âişe'yi şöyle derken işitmiş:

 

«Hava rüzgârlı ve bulutlu oldumu, bu Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yüzünden belli olur, (ileri geri) gidip gelmeye başlardı. Yağmur yağdığı zaman ona sevinir ve bu gam kin hâl kendisinden giderdi. Ben, bunu kendisine sordum da:

 

— (Gerçekten  ümmetime musallat kılınacak bir azâb olmasından korktum.) cevâbını verdi. Yağmuru görünce (Rahmettir.) buyururdu.»

 

 

15- (899) وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا ابن وهب. قال: سمعت ابن جريج يحدثنا عن عطاء بن أبي رباح، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم ؛ أنها قالت:

 كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا عصفت الريح قال: "اللهم ! إني أسألك خيرها، وخير ما فيها، وخير ما أرسلت به. وأعوذ بك من شرها، وشرما فيها، وشر ما أرسلت به". قالت: وإذا تخيلت السماء، تغير لونه، وخرج ودخل، وأقبل وأدبر. فإذا مطرت سري عنه. فعرفت ذلك في وجهه. قالت عائشة: فسألته. فقال: "لعله، ياعائشة ! كما قال قوم عاد: {فلما رأوه عارضا مستقبل أوديتهم قالوا هذا عارض ممطرنا}".

 

[ش (عصفت الريح) أي اشتد هبوبها. (تخيلت) قال أبو عبيد وغيره: تخيلت من المخيلة بفتح الميم. وهي سحابه فيها رعد وبرق يخيل إليه أنها ماطرة. ويقال: أخالت إذا تغيمت. (سري عنه)  أي انكشف عنه الهم. قال ابن الأثير: وقد تكرر ذكر هذه اللفظة في الحديث، وخاصة في ذكر نزول الوحي عليه. وكلها بمعنا الكشف والإزالة. يقال: سروت الثوب، وسريته إذا خلعته. والتشديد فيه للمبالغة. (هذا عارض ممطرنا) أي سحاب عرض في أفق السماء يأتينا بالمطر].

 

{15}

Bana Ebû't-Tâhir rivayet etti. (Dediki): Bize îbni Vehb haber verdi. (Dediki): îbni Cüreyc'i dinledim, bize Ata' b. Ebî Rabâh'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in zevcesi Aişe'den naklen rivayette bulundu. Aişe, şöyle demiş:

 

Şiddetli rüzgâr estiği vakit Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem).

 

  (Allah'ım! Senden bunun hayrını ve bunun tezammun ettiği şey'in hayır ile gönderildiği vazifenin hayrını dilerim. Bunun şerri ile tazammun ettiği şeyin ve gönderildiği vazifenin şerlerinden sana sığınırım.» derdi.

 

Hava bulutlandığı vakit rengi değişir, (yerinde duramayıp içeri) girer çıkar, (öteye beriye) gider gelirdi. Yağmur yağdığı vakit ise açılırdı. Ben, bunu onun yüzünden anlardım. Kendisine sebebini sorduğumda:

 

  (Yâ Âişe! Belki bu bulut Âd kavminin dediği gibi (bir azâb) olur. Onu vadilerine doğru gelen bir bulut hâlinde görünce Bu bize yağmur verecek bir buluttur, dediler...) [ Ahkaf 24 ] buyurdu.»

 

 

16 - (899) وحدثني هارون بن معروف. حدثنا ابن وهب عن عمرو بن الحارث. ح وحدثني أبو الطاهر. أخبرنا عبدالله بن وهب. أخبرنا عمر بن الحارث ؛ أن أبا النضر حدثه عن سليمان بن يسار، عن عائشة، زوج النبي صلى الله عليه وسلم ؛

 أنها قالت ما رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم مستجمعا ضاحكا. حتى أرى منه لهواته. إنما كان يبتسم. قالت: وكان إذا رأى غيما أو ريحا، عرف ذلك في وجهه. فقالت: يا رسول الله ! أرى الناس، إذا رأوا الغيم، فرحوا. رجاء أن يكون فيه المطر. وأراك إذا رأيته، عرفت في وجهك الكراهية ؟ قالت فقال: "يا عائشة ! ما يؤمنني أن يكون فيه عذاب. قد عذب قوم بالريح. وقد رأى قوم العذاب فقالوا: هذا عارض ممطرنا".

 

[ش (مستجمعا) المستجمع المجد في الشيء، القاصد له. (لهواته) اللهوات جمع لهاة. وهي اللحمة الحمراء المعلقة في أعلى الحنك. قاله الأصمعي].

 

{16}

Bana Hârûn b. Ma'rûf rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb, Amru'bnu Hâris'den rivayet etti. H.

Bana Ebû't-Tâhir dahî rivayet etti. (Dediki): Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dediki): Bize Amru'bnu'l-Haris haber verdi. Ona da Ebû'n-Nadr, Süleyman b. Yesâr'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sel/em)'in zevcesi Âişe'den naklen rivayet etmiş. Âişe şöyle demiş:

 

Ben, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i ciddi bir şekilde, küçük dili görünecek derecede güldüğünü görmedim. O, yalnız tebessüm buyururdu. Bir bulut veya rüzgâr gördümü bu yüzünden belli olurdu. Kendisine:

 

  Yâ Resulullah! Bakıyorum herkes bulutu gördüğü vakit, onda yağmur vardır ümidi ile ferahlanıyor. Hâlbuki bunu sen gördünmü, ben senin yüzünden hoşnutsuzluk okuyorum, dedim. Bunun üzerine (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)*

 

  Yâ Âişe! Bunda bir azâb bulunmadığına bana kim te'mînât verebilir? Hakikaten bir kavim rüzgârla azâb olunmuşdur. Gerçekten bir kavim azabı görmüş de:

 

(Bu gördüğünüz bize yağmur yağdıracak bir buluttur.) demişlerdi, buyurdular.»

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhâri «Kitâbu Bed'i'l - Halk» da, Tirmizi ile Nesâî «Kitâbu't - Tefsir» de muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

 

Görülüyor ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şiddetli rüzgâr ile kesif buluttan hoşlanmaz; bunların umûmi bir ceza olmak ve ümmetine bir musibet getireceğinden korkar; bu hâli yüzünden anlaşıhyormuş.

 

Burada, şöyle bir suâl vârid olabilir: Allah Teâlâ Kur'an-ı Kerîm 'inde aralarında bulunduğun müddetçe Allah onları azâb edecek değildir.» buyururken Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in bu endişesine mahal var mıdır?

 

Cevap: Bu âyet-i kerime, hadis-i şerifde beyân buyurulan vukuattan sonra nazil olmuşdur. Âyet nâzil olduktan sonra bir daha Resûl-i Ekrem {Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in endîşesi kalmamışdır. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) aralarında bulunduğu müddetçe ümmetini azâb etmemek ve keza onun vefatından sonra ümmeti istiğfara devam ettikçe, kendilerine azâb ve musibet göndermemek sırf Peygamber-i Zîşân (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin yüzü suyu hürmetinedir. Bu, hakikatta Allah Teâlâ tarafından Resûl-i Zişânına bir ikram ve derecesini terfîdir.

 

Sûfiye bu hadis-i şerifle istidlal ederek: Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ümmeti arasında bulunması, onların azâb edilmesine nasıl mâni olmuşsa, kalplerde bulunan îmân dahi mü'minlerin bedenlerini ta'zib etmeye öylece mânidir.» demişlerdir.

 

Rüzgârla azâb gören kavmin kimler olduğu bundan sonraki hadisde görülecektir.